26/08/2024
Az önce bir anda şunu düşündüm. (Arada burada bir şeyler düşünebilir ve uzun uzun paylaşabilirim değil mi?)
Düşünme sebebim, bambaşka bir ortak paydada (ah analık) buluşmak zorunda kaldığım, mutsuz ve stresli olduğunu düşündüğüm egosu altında ezilmiş bir insanın yazdığı iki satırdı. 🙃
Ben mutlu bir iş yapıyorum. 🙏🏻 Üzerimde baskı kuran bir amirim, mesaiye geliş saatimi sorgulayan bir müdürüm, eksik yaptığı işler yüzünden fazladan çalışmama sebep olan bir iş arkadaşım yok. Beni darlayan iş ortaklarım, hiç bir bağ kurmadan sadece “satın alan” müşterilerim de yok. Tanıştığımızda da, çalışırken de, sonrasında da ve hatta aradan 1 sene, 3 sene, 5 sene, artırıyorum 10 sene geçtikten sonra bile iletişimde kaldığımız insanlar var hayatımda. 🌿
Üstelik ben istisnasız en mutlu anlarını yaşıyorum insan hayatının. Tüm strese, heyecana, korkuya ve endişeye rağmen en mutlu anlar. 🐣
Mutlu bir iş yapıyor olmam, stresten uzak olmam (evet doğuma yetişmek, sağlıkla bebeği karşılamak vs de bir stres ama asla bir plaza stresi değil:) yaptığım işi oflayıp puflamadan yapabilmem, sabahlara kadar beklerken bile enerjimin düşmemesi, hepsi nimet ve ben gerçekten çok şükrediyorum.
Kendi egosuna yenilip, karşındakini ezmeye, küçük görmeye çalışırken aslında “ben mutsuzum” diye bağıran insanların en büyük ortak özelliklerinden birinin yaptıkları işi komple sevmemek (öyle is yerinde bir kişiyi falan değil, işi top yekun sevmemek bahsettiğim) olduğunu görüyorum üzülerek. Oğlumla ilgili en büyük temennilerimden biri de şu oluyor elbette; dilerim çok sevdiği bir işi olur ve ruhu yorulmaz, başkalarını da yormaz.
Bir de şunu demek istiyorum: bir şeyi sevmiyorsunuz diye, her şeyden ve herkesten nefret etmeniz gerekmez. Gerekmez değil mi? 🙄
Bana bu ayrıcalığı tanıyan hayata teşekkürlerimle 🙏🏻♥️ (posta bir şarkı ekleyeyim istedim ama uygun bir şey bulamadım 😂 buraya kadar okuyanlar hem bir iz bıraksın hem de şarkı önersin 😅)